İzleyiciler

17 Ekim 2010 Pazar

Heh

Heh, sonunda denk gelebildik be blog'cum. Ne zamandır görüşemiyorduk. Nasılsın iyi misin? Beni sorarsan ben pek iyi değilim.. Dertleşmeye geldim buraya. Oğlum çok yoruluyorum ben, dinlenmek nedir bilmiyorum, bilemiyorum. Yoğunum. Geçen sene bu vakitlerde tam olarak hiçbir şey yapmıyordum, bu sene ise boş vakit bulamadım kendime. Pişman mıyım? Hayır. O ayrı. Ona girmeyelim şimdi. Söylemek istediğim şey başka.

Vazgeçtim ya, anlatmayacağım. Anlatırsam olmaz çünkü, az daha biriksin. Güzel bir şekilde patlarım. Şimdi anlatırsam yakışık almaz. Ama söz yakın vakitte tekrar uğrayacağım yanına :) O zaman anlatırım.

10 Eylül 2010 Cuma

Hayatı Dizilerdeki Gibi Yaşamak

içimde uktedir bu arkadaş. dizilerde filmlerde, 2 rastgele insan sohbet ediyor ve sürekli bir sosyal mesaj, sürekli karizmatik cevaplar. ben biriyle konuşuyorum, kayda değecek 2 kelime bile çıkmıyor. mesela daha taze, dün gece annemle yaptığım sohbet eğer dizide geçseydi şöyle olacaktı:

annem: a
ben: b

balkonda gökyüzüne doğru bakarken.

b: yine nereye daldın anne?
a: annem "ne zaman kararsızlığa düşsen yıldızlara bak, onlar sana yol gösterir." der hep. ben onun bu sözüyle hep yol göstermeleri için gökyüzüne, yıldızlara bakıyorum. çünkü yıldızların yaydığı ışıklar, bizim fikirlerimizin dışa vurumudur.
b: hım.


oysa gerçeği şu şekilde:

b: ne o nereye bakıyon öyle?
a: ne bileyim dalmışım yeæ öyle. bi yere baktığım yok.

lanet olsun dostum!!

13 Ağustos 2010 Cuma

Yalnızlık Vol.3

Umut sarıkaya'nın şu enfes yazısıyla yalnızlığımı anlatayım sizlere:

Dün gece ansızın kapı çalındı. ''kim bu münasebetsiz acaba?'' dedim kendi kendime. gittim açtım, gelen bendim. evet bendim. vayyy dedim, arkadaş bir insan bu kadar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur !? şu gece yarısı bir dost, ne bileyim bir arkadaş beklerken gele gele şu tipini ziktiim geldi dedim. ''ağzını topla'' dedi, şurda misafir olarak evine gelmişim, bir hoş geldin diyeceğine, içeri buyur edeceğine, hayvan gibiş karşılıyorsun beni.'' zoraki içeri buyur ettim. geldi, sanki babasının eviymiş gibi kuruldu. varlığıyla nasıl rahatsız etti beni anlatamam, bir insan bir insana bu kadar mı batar? bu kadar mı huzursuz eder be. ''neyse şu gazeteyle biraz ilgileniyim, hiç muhattap olmayayım, biraz oturur sıkılır gider'' dedim. gazeteyi okumaya başladım. bir müddet sonra ''e bi çay yap da içelim'' dedi. ''evde çay kalmadı'' dedim. ''kahve yap o zaman'' dedi. ''kahve de yok'' dedim. ''bana bak var da yok mu diyorsun sen yoksa, yapmayacağın şey değildir bilirim'' dedi. ''yok abi, valla yok'' dedim. ''ulan boş yere yemin etme şerefsiz'' dedi.
işte o an tepem attı. ''var ulan'' dedim. ''evde kahve de var çay da var ve vermiyorum. hem sen s.ktirip gitsene evimden! ben zaten dünyada kimden kaçtıysam geldi g.tüme yapıştı.'' dedim. boynunu büktü. ''abi ayıp ediyorsun ama'' dedi. gaza geldim, devam ettim. ''ulan sende azıcık ar, namus olsa istenmediğini anladığın yerde bir dakka durmassın'' dedim. gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaya başladı. ''nereye gideyim abi gecenin bu saatinde?'' dedi. ''bir arkadaşım, bir sevgilim, eşim dostum mu var? hepsiyle aram bozuk hepsiyle kavgalıyım, söyle kimim var senden başka?'' dedi. artık ipler benim elimdeydi. parmağımı göğsüne vura vura saydırdım: ''onu bu b.kları yemeden önce düşünücektin. arkadaş ukalalık sende, yalancılık, arkadan konuşma, kurnazlık sende. aldatma desen bini bir para... hangi akıllı adam senin yanında durur söyle?'' ''abi yapma, böyle konuşma, ucu sana da dokunuyor'' dedi. aha böyle iki elimi havaya kaldırarak, ''dokunsun kardeşim dokunsun'' dedim. ''benim alnım ak, sırtım pek. git kime sorarsan sor beni. bir tek sevmeyen göremessin'' dedim. sustu. susmasını onaylamak olarak algıladım. ''iyi, ben gideyim rahatsız ettim.'' dedi. ''bu kadar laftan sonra durduğun kabahat'' demedim. zira bu sözüm bardağı taşırabilir, onun o yenilmiş, itilmiş, mahzun halini tersine çevirebilirdi. bu olaylar neticesinde temiz bir sopa yiyebilirdim.
gece vakti sokaklarda zağar gibi sürtmesin, gitsin bir otelde kalsın diye cebine üç beş kuruş koydum ve nihayet gitti. pencereden sokaktaki yürüyüşüne baktım. evet, hüzün verdi bu yürüyüş bana...
canım sıkılmıştı. uykum gelsin diye dergiden metüst'ün hediye ettiği şimdiye kadar okumadığım ama metüst' e ''abi valla süper kitap yazmışsın bravo!'' dediğim imza: bir dost kitabını açtım. içinden 'dertleşme' konulu yazısını sırf en kısa yazısı diye okumaya başladım. ''bir insan kendine karşı bile tamamen açık ve çıplak olamazken, başkasına karşı nasıl olur?'' gibisinden bir cümle okudum. ''ne bileyim ben
'' dedim. hiçbir şey anlamadım.

12 Ağustos 2010 Perşembe

Karasinek

.mına kodumunun..

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Yalnızlık Vol.2

saat 2.52. ışık kapalı, arkada amongst the waves açık, evde kimse yok, bir tane kara sinek dolanıyo ortalıkta. tabi ki çirkin bir ses o. friends altta, durdurdum. birazdan izlemeye başlarım tekrardan. uyusam iyi olacak ama pek uyuyasım yok, ne yapsam bilemedim. yapacak hiçbir şeyim yok. ortam huzurlu, oda dağınık. müzik güzel, torrent açık o yüzden arada takılıyor. harddisk im hala bozuk. o yüzden müzikleri fizy deki playlist'imden dinleyebiliyorum. bugünkü maçın yorgunluğu var üzerimde, bacaklarım ağrıyor, bacak ağrısının coşkun olmasının bir diğer sebebi de bisikletle yardırmam olsa gerek. kendime bisiklet alasım var ama pahalı ya, istanbul'da bisiklet sürülmez ki! :/ çok da para. bilgisayarımı da yaptırmam lazım, nasıl yaptırıcam bilmiyorum. çok pahalı :/ garantideyken götürecektim annemin sözünü dinleyip. şimdi space-begin again başladı. yalnızlık güzel şey sanki? yoksa değil mi?

Yalnızlık

Hiç hissetmediğim kadar yalnız hissediyorum kendimi.. Sanki etrafımda kimse kalmamış gibi.. Neyse yalnızlık da iyidir herhalde bir yerde.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Şarkılarla Yaşamak Hayatı

hayatım çok sıkıcı, o kadar sıkıcı o kadar düz ki; anlatamam. anlatmayayım da zaten, sıkılırsınız. zaman zaman çılgınlık yapasım geliyor, ancak benim sikko psikolojim, bu heyecanı kabul etmiyor. evet malesef sağlam değilim bu konuda. yaşlıyım biraz yaşıtlarıma göre. sakinlik, dinginlik istiyorum çoğu zaman. akşamları bara çıkıp kız kaldırmak yerine, deniz kenarında oturup çay içmeyi tercih ederim. bir diskoya gidip dans etmek yerine, bir barda oturup sohbet etmeyi tercih ederim. içki içmem, sigara içmem. hayatımda çılgınlık namına yaptığım tek şey, sabahlamak koşturmak vs. olur. peki neden yapmam? bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. şu özelliklerim de beni insanlardan uzaklaştırıyor çoğu zaman. insanlar doğal olarak sıkılıyor yanımda. çünkü sıkıcı bir insan oluyorum bu konularda. malesef yapamıyorum, beynimin bir kısmı çekiyor beni bu konularda. çok istiyorum çılgınlık yapmayı ama olmuyor. bu yüzden çoğu zaman yalnız kalıyorum..

yalnızlık kötü bir şey değil çoğu zaman, ancak öyle zamanlar oluyor ki suratınıza çarpıyor yalnızlığınız. tek istediğiniz melankolik şarkılar açıp onlara eşlik edip tavanı izlemek oluyor. yalnızlık duygusuna yardımı olmuyor fakat biraz huzur oluyor en azından.

hayatımda şu saatten sonra fazla bir şey istemiyorum. amongst the waves klibi tadında bir tatil yapmak, yellow ledbetter tadında hayatımı sürdürmek istiyorum. canım sıkıldığında smile dinleyerek gülümsemek istiyorum, yalnız kaldığımda black açıp yalnızlığın dibine vurmak istiyorum. hayatı şarkılarla yaşamak istiyorum..

böyle sıkıcı bir arkadaş olduğum için sizlerden özür diliyorum. böyle bir insan olmayı ben de pek istemezdim aslında da, olduk işte..